Kurgulanmış Gençlik Kültürü...

02.04.2016 12:02:40
180
OKUNMA
Funda Kocatürk
Antalya / Muratpaşa
Ege Üniversitesi

Genç insan, biçimsel düşünüş ve geleceğe yönelimin gelişmesi için belirli bir zamana ihtiyacı olan, toplumsal değerleri özümsemeye çalışan ve bireysel kimliğini arayan kişi olarak tanımlanır. Bazı teorilere göre gençlik kavramına atfedilen tanımın sanayi devrimiyle birlikte farklılaştığı kabul edilir. Sanayi devrimi öncesi toplumlarda genç ve yetişkin aynı çatı altında yaşamakta, günlük yaşamda benzer aktiviteleri ve görevleri yerine getirmekte ve genç adeta yetişkinin bir minyatürü olarak yer almaktaydı. Sanayileşme ve kentleşme süreçleriyle birlikte gençlerin ve yetişkinlerin davranış ve aktivite alanları birbirinden ayrılmaya ve aile yaşamının yeni biçimleri ortaya çıkmaya başlamıştır. Ve akabinde dünya toplumlarının birbirine benzeme ve buna bağlı olarak da tek bir küresel kültürün ortaya çıkma süreci olarak tanımladığımız “küreseleşme” ile birlikte gençliği ilgilendiren ve modern sanayi toplumlarında zaten varolan pek çok sosyo-kültürel ve psikolojik sorunlar biçim değiştirerek yeniden kendini üretmiştir. Geleneksel sorunlara yeni sosyal psikolojik sorunlar ve medya tarafından sunulan modellerin etkisinin ortaya çıkardığı kültürel yabancılaşma, güvensizlik ve şiddet gibi çok boyutlu sorunlar eklenmiştir.

 

Türkiyede 70’li yıllar, politize olmuş ve toplumsal duyarlılıkları hayli yüksek bir gençlik kültürünün döneme damgasını vurduğu yıllardır. 80 sonrası gençlik kültürü ise, ideolojik bölünmüşlüğün törpülenmesi ve 12 Eylül 1980 öncesinde yaşanan politik deneyimin toplumsal hafızalardaki izlerinin etkisiyle depolitizasyon sürecine girmiş ve daha ziyade popüler tüketim kültürünün yönlendirdiği bir içerik kazanmıştır. Ülkemizin yaşadığı sosyal ve kültürel dönüşümlerin etkileri toplumun bütün kesimleri açısından önemlidir; ancak bu sürecin kültürel ve psikolojik etkileri toplumun özellikle genç kuşakları üzerinde daha yoğun olarak hissedilmektedir; çünkü ergenlik döneminde bireyler bir yandan fiziksel, zihinsel, duygusal ve psiko-sosyal gelişim alanlarında çocukluktan kurtulup genç olma ve yetişkinliğe hazırlanma çabası içindelerken öte yandan da bu dönemin en önemli gelişimsel görevlerinden birisi olan özerklik ve kimlik kazanma çabası içindedirler. Küreselleşme ile birlikte özellikle kitle iletişim araçları, toplumda kültürel dönüşümlerin yaşanmasında ve popüler kültürün yaratılması ve yaygınlaşmasında önemli işlevlere sahiptir. Kitle iletişim araçları insanları eğitmek, bilgilendirmek işlevinin yanı sıra aynı zamanda küresel sermayenin kapitalist pazar ilişkilerine dönük yapısını destekleyen yayınlar yaparak kitleleri yönlendirmek işlevine de sahiptir. Teknolojik gelişmeye koşut olarak üretilen ürünlerin hızlı dağıtımı, yayılımı ve kitleselleşmesi ile birlikte özellikle gençlerin üretilen bu ürünlere ihtiyaç duyar hale getirilmesi sağlanıp. onlara sürekli olarak daha yüksek standarda sahip bir yaşam aşılaması yapılmaktadır. Oluşturulan bu tüketim ideolojisinde gençlere tüketimin zevk ve mutluluk olduğu inancının benimsetilmesi, tüketim eyleminin bireyi toplumsal gerçeklerden uzaklaştıran ve hatta soyutlayan işlevinin giderek kapitalist zihniyet tarafından keşfedilmesine ve bu yönde artan ticari bir ilginin de palazlanmasına zemin hazırlamıştır Kitle iletişim araçları yoluyla oluşturulan ve yaygınlaşan bu popüler kültürde; sanat, din, siyaset, eğitim, değerler, hukuk kısacası toplumsal yaşamın büyük bir bölümü kanaât önderleri, medya patronları ve iktidar odakları tarafından kurgulanan zihniyetlerce abluka altına alınmıştır. Bu bağlamda gençlik kültürü, kitlesel bir pazar için değişime uğratılarak aynı zamanda da depolitize edilerek yeniden kurgulanmış ve gençlik, tüketim kültürünün en önemli unsuru haline getirilerek uyuşturulmuştur.

 

90'lı yıllarda sosyalizmin görünür kalıntılarının da ortadan kalkmasıyla kapitalizm ayağındaki prangadan kurtulmuş, bütün olanaklarını kitleleri ve özellikle de gençleri “tek yol sosyalizm”den “tek yol kapitalizm” düşünce sistemine kanalize etmek amacıyla kullanmıştır. Çünkü emperyalizm 68'ler gibi bir kâbusu bir kez daha yaşamak istememiştir. Emperyalizmin gençlere ilişkin tek ideali, gençliği politikadan uzaklaştırıp -yani depolitize edip- kapitalizmin değerleri ile tepeden tırnağa yeniden şekillendirip gençleri bireyci,piyasacı,post modern sürüler haline getirmektir. Bunun doğal bir sonucu olarak da ne yazk ki sermayenin kâr hırsıyla dönen çarkın dişlileri arasına sıkıştırılmış gençler ya köle gibi çalıştırılmakta ya da işsiz kalıp tam da kimliğini aradığı bir dönemde anomik ve yabancılaşmış davranış örüntülerinin içine girip bir bunalımdan bir diğerine sürüklenmektedir.

 

Küreselleşme sürecinde eğitim sistemi dahi kapitalizmin devamlılığını sağlayacak biçimde düzenlenmekte ve gençlik bilinçli olarak toplumun üretim ve karar alma sürecinden uzak tutulmak istenmektedir. Oysa ki “Gençliği kazanan geleceği kazanır.” ilkesinden hareketle gençlerin eğitilmeleri -ve hatta sınır tanımayan bu popüler tüketim kültürünün şeyleştirici ve tektipleştirici etkisine karşı panzehir oluşturabilecek kendine has düşünsel birikime sahip üreten bireyler olarak eğitilmeleri- gereklidir.. Ama nasıl?..


 


 

Sevgiyle…

 

Funda Kocatürk

(funda’s)

 

www.facebook.com/fundaa.kocaturkk

https://twitter.com/funndas

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER İÇERİKLER


YORUMLAR