İnsanoğlunun bilinen ilk tarihsel alkol üretimi "Neolitik Çağ"a, milattan önce 8000'li yıllara kadar uzanır.
İnsanlar,
önceleri belirli bazı ortamlarda ve sınırlı miktarda alırken,
zamanla
çok daha sık ve fazla miktarda alkol almaya başlayabilirler. “Sosyal İçici”
olarak adlandırılan kişinin, yavaş ve sinsi şekilde yıllar içinde alkol alımını
artırması, ne yazık ki, birçok defa “Alkol Bağımlılığı” düzeyine kadar ilerler.
Açık
bir
şekilde alkol nedeniyle ciddi zararlar görmesine karşın kişi bir
türlü
alkol kullanımını sınırlayamaz. İş ve aile yaşamında, arkadaş
ilişkilerinde
sorunlar ortaya çıkar. Alkol sorunu olan kişi eşiyle sık
tartışır,
kavga eder, sorumluluklarını yerine getiremez. Alkol almadığı
zamanlar
“alkol yoksunluğu” olarak adlandırılan durum ortaya
çıkar ki,
bu durumda sıkıntı, bunaltı, aşırı sinirlilik, huzursuzluk,
çarpıntı,
terleme, titreme, uykusuzluk gibi yakınmalar ortaya
çıkar. Bu
yakınmaları ortadan kaldırmak için alkol almak zorunda
kalır.
Çoğunlukla, var olan bir sorun nedeniyle rahatlamak için alkol kullanan kişinin
bu hiç de arzu etmediği durum mevcut sorundan çok daha büyük ve kalıcı bir
başka sorunun ortaya çıkmasıyla sonuçlanır. Ve ortaya çıkan tam bir kısır
döngüdür.
Tedavide
yaşanan en önemli güçlük kişinin alkol sorununun
varlığını
kabullenmemesidir. Bırakma konusunda motivasyonu, isteği
yüksek
olan kişiler tedavi yardımıyla alkolü bırakabilmektedir.
Ayaktan
ya da yatarak tedavi ile alkol bırakılabilir.
Tedavide
kullanılan ilaçlar alkol yoksunluğunu azaltır, dolayısıyla psikiyatrik yardım
alarak
alkolü bırakan kişiler, bırakma sonrası ortaya çıkan sorunları
daha kolay aşarlar. Bunların dışında, alkol alma isteğini azaltan ilaçlar da vardır ve tedavide etkili şekilde kullanılırlar. Ayrıca, aile ve arkadaş desteği olan, bırakma isteği yüksek, düzenli psikiyatrik yardım alan, yalnız yaşamayan insanlar alkolü çok daha kolay bırakabilmektedir.
Dr. İbrahim Ateş
Psikiyatri Uzmanı