Eski Türkçe Dönemi

Eski Türkçe dönemi zaman ve bölge itibariyle; Köktürk dönemi, Uygur dönemi ve Karahanlı dönemi olmak üzere üçe ayrılır.

29.11.2015 18:23:15
574
OKUNMA
Şükrü Turan Ergün
Aydın / Aydın
Dumlupınar Üniversitesi

Eski Türkçe dönemi zaman ve bölge itibariyle üçe ayrılır:

  • Köktürk dönemi (VI-VIII. Yüzyıllar)
  • Uygur dönemi (VII-XIII. Yüzyıllar)
  • Karahanlı dönemi (X-XIII. Yüzyıllar)

 

Köktürk Dönemi

Bu dönemden kalan başlıca eserler, Orhun Yazıtları ile Yenisey ve Talas Yazıtlarıdır.

 

Orhun Yazıtları, Türklerin dillerini yazmak için kullandıkları ve kendi icatları olan en eski alfabeleri Köktürkçe ile yazılmıştır. Türkoloji literatüründe genellikle eski Türk Runik yazısı olarak anılan bu alfabe daha çok taş, mermer vb. gibi sert cisimler üzerine yazmaya elverişli harflerden oluşur. Bu yazıya ‘runik’ sıfatının verilmesinin nedeni harflerin eski İskandinav yazıtlarında kullanılmış olan ve genellikle ‘runik alfabe’ diye adlandırılan yazının harflerine çok benzer olmasıdır. Eski Türk runik yazısı, Sami kökenli bütün yazılar gibi sağdan sola yazılır.

 

Bugünkü bilgilerimize göre Moğolistan’daki Köktürk yazıtlarının en eskisi Doğu Gobi’de bulunan Çoyren Yazıtı’dır. Altı satırdan ibaret olan bu yazıt, II. Köktürk Hanedanı’nın kurucusu İlteriş Kağan (682-692) zamanından kaldığı sanılmaktadır.

 

Orhun Yazıtları İkinci Doğu Türk Kağanlığı döneminde (682-744) Kültiğin, Bilge Kağan ve Vezir Tonyukuk adına yazılıp dikilen ve bize kadar gelebilen en eski yazılı belgelerimizdir. Kül Tiğin ve Bilge Kağan adına dikilen yazıtlar Orta Moğolistan’da, Orhun Irmağı’nın eski yatağı kenarında, Koço-Çaydam adlı göl civarında dikilmişlerdir. 1889 yılında Rus bilim adamı Yadrintsev tarafından bulunmuştur. Aralarında yaklaşık bir kilometre olan iki büyük yazıttan Kül Tiğin Yazıtı 732 yılında, Bilge Kağan Yazıtı da 735 yılında yazılmış ve dikilmişlerdir.

 

Kül Tigin Yazıtı’nın batı yüzünde uzun bir Çince yazı vardır. Taşın öbür yüzleri runik harfli eksi Türkçe yazılarla doludur. Yazıtın doğu yüzünde 40, güney ve kuzey yüzlerinde de 13’er satır vardır. Yazıtın kaplumbağa heykeli biçimindeki mermer kaidesi üzerinde de 8 satırlık küçük bir yazı varsa da bunun ancak 7-8 sözcüğü okunabilmektedir. Kül Tiğin Yazıtı, prensin ağabeyi Bilge Kağan tarafından diktirilmiştir. Yazıt boyunca konuşan ve olayları anlatan Blge Kağan’dır.

 

 

Bilgi Kağan Yazıtı, Kül Tiğin Yazıtı’ndan birkaç santim daha yüksektir. Yazıtın doğu yüzünde 41 satırlık, daha dar olan kuzey ve güney yüzlerinde de 15’er satırlık Türkçe yazı bulunmaktadır. Anıt Bilge Kağan’ın küçük oğlu Tengri Kağan tarafından diktirilmiştir. Bu yazıtta da konuşan ve olayları anlatan Bilge Kağan’dır.

 

İkinci Kağanlık döneminden kalan üçüncü bir yazıt da Tonyukuk yazıtıdır. Tonyukuk Yazıtı 1897’de ve Klementz tarafından Orhun yazıtlarından çok daha doğuda, Moğolistan’ın başkenti Ulan-Bator’un 50 kilometre kadar güney-batısında, Bayn Tsotko denilen yerde bulunmuştur. İki büyük taşın dört yüzüne yazılmış olan bu yazıt, Orhun Yazıtlarından daha eski bir tarihte, büyük olasıkla 724 ile 726 yılları arasında yazılıp dikilmiştir. Yazıt bugün de yerinde dikili duran ve biri diğerinden daha büyük olan iki taştan oluşur. Daha büyük olan birinci taşta 35 satır, ikinci taşta ise 27 satır satır bulunmaktadır. Olaylar Bilge  Tonyukuk’un  ağzından anlatılmıştır.

 

Kül Tiğin ve Bilgi Kağan Yazıtlarının yazıcısı, yani yazıları taş üzerine kazıyarak yazan kişi, bu iki kardeşin yeğeni Yolluğ Tigin’dir. Prens Yolluğ, Kültiğin Yazıtını yirmi günde, Bilge Kağan Yazıtını da otuz dört günde yazmıştır.

 

Kül Tigin Yazıtının batı yüzündeki Çince yazı iiyi durumda olduğundan hemen okunmuş ve  bu yazıtın 732 yılında bir Türk prensinin anısına dikilmiş olduğu anlaşılmıştı. Böylece Runik harfli bu yazıtların dilinin de eski Türkçe olması gerektiği sonucuna varılmıştı. Bir süre bu yazıtlar üzerinde çalışan Danimarkalı dilbilimci Wilhelm Thomsen eski Türk runik yazısını çözdü ve Kopenhag Bilimler Akademisi’nin 15 Aralık 1893’te yaptığı özel bir toplantıda Orhun ve Yenisey Yazıtları’nda kullanılan eski Türk runik alfabesini çözdüğünü  tüm bilim dünyasına duyurdu.

 

Orhun Yazıtları Köktürklerin siyasi ve askeri tarihlerine ait bilgileri anlatan önemli belgeler niteliğindedir. Türklerin Çinlilerle olan ilişkilerini, İlteriş Kağan’ın bütün Türkleri toparlayıp özgür bir devlet haline getirmesini, Türk halkının özgürlüğünü korumak için Çinlilerin oyunlarına dikkat etmelerini ve özgürlüklerini korumak için neler yapmaları gerektiğini anlatan bu yazıtlar, heyecanlı ve destani bir anlatım tarzıyla, Türk söylev sanatının ilk mükemmel örnekleridir.

 

Moğolistan’da İkinci Kağanlık döneminden kalma birkaç küçük yazıt daha vardır. Bunların en önemlileri de Küli Çor (İhe-Hüşötü) ve Ongin (Işbara Tarkan) yazıtlarıdır.

 

Uygur Dönemi

Uygur Türkleri, Köktürklerin milli yazı ve dinlerini bırakmış, İranlılarla akraba bir kavim olan Soğdların yazısını ve Mani-Buda dinlerini kabul etmişlerdir. Uygur alfabesi, Orhun alfabesinden sonra bütün Türklerin ortak yazı dili olma özelliğini kazanmış ve özellikle Doğu Türkistan’da yayılarak önce Budist dini eserlerinin Türkçe tercümelerinde kullanılmıştır. Köktürklerde görülen dil bilinci Uygurlarda görülmediği için, kabul ettikleri dinlerden özel ad ve dini terimler almaktan çekinmemişlerdir.

 

Köktürk işaretleri ile yazılmış olan ve Uygur dönemine ait en önemli eserler şunlardır:

Altun Yaruk (Altın Işık): Budizmin kutsal kitabıdır. Burkancılığın inanç ve felsefesini, dini menkıbelerle süsleyip anlatan 700 sayfalık bir kitaptır.

Sekiz Yükmek: Budizm inanç ve felsefesini anlatan bir eserdir.

Irk Bitig (Fal Kitabı): Mani dinine ait, Köktürk harfleri ile yazılmış bir fal kitabıdır.

 

Karahanlı Dönemi

Bu dönem, Türklerin İslamiyete girmeleri ile başlar. Karahanlı diğer adı ile Hakaniye Türkçesi ile eserler verilmiştir. Türkçe bu dönemde şivelere ayrılmaya başlamıştır. Karahanlı Türkçesi yanında Oğuz ve Kıpçak şiveleri bu dönemde yazı dili olma özelliği göstermiştir. Bir süre sonra Arapça Farsça sözcükler artarak Türkçeye girmeye başlar. Uygur yazısı da bu dönemde bırakılmış, yerini Arap alfabesi almıştır. Ancak Uygur ve Arap alfabeleri VI. Yüzyılda kadar birlikte kullanılmıştır. Kutadgu Bilig, Divanü Lügati’t-Türk ve Atabetü’l-Hakayık ve Divan-ı Hikmet bu dönemin en önemli eserleridir.

 

Kaynakça: Türk Dili, Kocaeli Üniversitesi Yayınları No:79, Kocaeli, 2006, ss.37-40

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER İÇERİKLER


YORUMLAR