Takıntı Hastalığı

06.04.2016 23:55:47
788
OKUNMA
İbrahim Ateş
Antalya / Muratpaşa
Akdeniz Üniversitesi

Obsesif-Kompulsif Bozukluk (OKB) nedir?
"Takıntı Hastalığı" olarak da adlandırılan, toplumda yaygınlığı %2-3 oranında olan, obsesyonlar ve kompulsiyonlarla seyreden bir psikiyatrik hastalıktır.

 

Obsesyon (Takıntı) nedir?
Kişinin mantıksız olduğunu bilmesine karşın zihninden atamadığı düşünce, duygu ya da görüntüler "obsesyon" yani "takıntı" olarak adlandırılır. Takıntı tüm karşı koymalara karşın zihni zorlar, tekrarlayıcı ve inatçıdır. En sık rastlananları bulaşma, şüphe, simetri, dini ve cinsel obsesyonlardır.

 

Kompulsiyon nedir?
Obsesyonun yarattığı sıkıntıyı gidermek amacıyla gerçekleştirilen davranışlardır.  Obsesyonu nötralize etme amacı taşırlar. Sık rastlanan kompulsiyonlar temizleme, yıkama, kontrol etme, düzenleme, sayma şeklinde ortaya çıkar. Sözkonusu davranış gerçekleştirilmediği takdirde kötü bir şey olacağı ya da sevdiklerini kaybedeceği gibi birtakım olumsuz düşünceler akla gelir.

 

Ne sıklıkta görülür? Hangi yaşlarda başlar?
Takıntı hastalığının yaşam boyu yaygınlığı %2-3 dolayındadır. Genellikle geç ergenlik ya da erken erişkinlik döneminde başlar. Ortalama başlangıç yaşının 20 olduğu söylenebilir. Bu hastalığın dikkat çeken bir yönü de hastaların tedaviye oldukça geç başvurmalarıdır. Hastalık belirtileri ortaya çıktıktan ortalama 10 yıl sonra tedavi görmeye başlarlar.

 

Bu hastalığın nedenleri nelerdir?
Psikanalitik kurama göre obsesif-kompulsif bozuklukta belirtileri ortaya çıkaran mekanizma "gerileme"dir (regresyon). Freud obsesyonların bilinçdışı dürtüler nedeniyle ortaya çıktığını belirtmiştir. Örneğin, saldırganlık dürtüsü ile karşıt tepki oluşturma yoluyla başedilmeye çalışılır: Saldırganlık aşırı boyun eğme ile nötralize edilir. Karşıt tepki oluşturma anal dönemin (kabaca 1-3 yaşa denk gelir) temel savunmalarındandır. Karşıt tepki oluşturma gündelik yaşamda da sık kullanılan bir savunma mekanizmasıdır. Başka örneklerle açıklayalım: Bir çalışan nefret ettiği patronuna sevgi gösterilerinde bulunur. Bir adam kin beslediği birisine aşırı nazik davranır. Bu hastalığın kalıtımsal yönü de vardır. OKB hastalarının birinci derece akrabalarında bu hastalık oldukça sık görülür. Beyin hücreleri arasındaki iletişimi sağlayan kimyasal ileticilerden birisi "serotonin"dir. OKB oluşumunda serotonin sistemindeki düzensizliklerin de önemli rolü vardır. Hatta, bu nedenle tedavide serotonin üzerinden etki gösteren antidepresanlar etkili şekilde kullanılır.

 

Ne tür takıntılar görülebilir?
-Dokunduğum yerlerden mikrop bulaşır mı? Ellerimi yıkadım ama ya yeterince temizlenmediyse? (bulaşma obsesyonu)
-Banyo yaparken acaba yeterince temizlendim mi? (bulaşma obsesyonu)
-Girdiğim cinsel ilişkiden AİDS kapmış olabilir miyim? (bulaşma obsesyonu)
-Terliklerimi yanyana koymazsam annemin ya da babamın başına kötü birşey gelir. (simetri obsesyonu)
-Evden çıkarken acaba kapıyı kilitlemiş miydim? Ütünün fişini çekmiş miydim? (şüphe obsesyonu)
-Allah'ın varlığıyla ilgili acaba kafamda şüphe mi var? (dini obsesyon)
-Anneme ya da babama yoksa cinsel ilgi mi duyuyorum? (cinsel obsesyon)
-Acaba eşcinsel gibi mi davranıyorum? (cinsel obsesyon)
-Çocuğu, annesi ya da babasıyla cinsel ilişkiye girdiği şeklinde gözünün önünde canlanan sahneler. (cinsel içerikli obsesyonel görüntüler)
-Acaba çocuğuma zarar verir miyim? (saldırganlık obsesyonu)

 

Takıntılar ne tür kompulsiyonlarla nötralize edilmeye çalışılır?
-Banyoda, tuvalette temizlik amacıyla uzun süre kalınır. (temizlik kompulsiyonu)
-Çamaşırlar tekrar tekrar yıkanır. (temizlik kompulsiyonu)
-Emin olunamadığı için, kapı, pencere, tüp, ocak, imzalanan evrak defalarca kontrol edilir. (kontrol kompulsiyonu)
-Zihinden atılamayan uygunsuz düşünceler nedeniyle ortaya çıkan suçluluk duygusu sürekli ibadet edilerek yok edilmeye çalışılır. (dini kompulsiyon)
-Anne, baba ya da çocuklara cinsel ilgi duyma konusundaki takıntılardan dolayı onlara yaklaşılmaz, dokunmaktan kaçınılır. (cinsel kompulsiyon)
-Masada eğri duran bir nesne düzeltilmeden ders çalışılamaz. (simetri kompulsiyonu)

 

Obsesif-Kompulsif Bozukluk nasıl seyreder? İyileşir mi?
Uzun süre tedavi gerektiren, düzelme ve tekrarlamalarla seyreden bir hastalıktır. Hastalığın yeni başlamış olması, tedaviye erken başlanması ve düzenli devam edilmesi, eş ya da aile desteğinin varolması hastalık seyrini olumlu yönde etkiler. Diğer yandan, hastalığın uzun yıllardır devam ettiği, tedaviye geç başlanan, tedaviye uymayan, eş ya da aile desteğinin bulunmadığı, kişilik bozukluğu ya da depresyon gibi hastalıkların da eşlik ettiği hastalarda olumsuz bir seyirden rahatlıkla sözedebiliriz. Dolayısıyla, "iyileşir mi?" sorusunu "duruma bağlı" diyerek yanıtlayabiliriz.

 

Takıntı Hastalığı nasıl tedavi edilir?
İyi kurulan psikiyatrist-hasta iletişimi tedavinin ön koşuludur. Hastalığın doğası, seyri, tedavi süreci konusunda hasta bilgilendirilir. Diğer birçok psikiyatrik hastalıkla karşılaştırıldığında tedaviye daha yavaş yanıt alındığı için "sabır" hem hastanın hem de psikiyatristin sık başvuracağı bir duygudur. İlaç tedavisi bu hastalıkta özellikle önemli bir yere sahiptir. Ancak, genellikle ilaçlar 4-6 hafta sonra beklenen etkileri gösterir. Nisbeten daha yüksek dozda ve daha uzun süre ilaç tedavisi gereklidir. Bu hastalıkta en etkili ilaçlar antidepresanlardır ve çoğunlukla en az 2 yıl kullanılmaları önerilir. Psikoterapi ilaç tedavisi ile alınan sonuçların kalıcı hale getirilmesinde önemli yere sahiptir. Davranış tedavisinin en pratik ve en uygun seçenek olduğunu söyleyebiliriz. Bu tedavi yönteminde "maruz bırakma" (exposure) ve "tepki önleme" (response prevention) teknikleri kullanılır. Örneğin, maruz bırakma tekniğinde hastalık kapma korkusuyla paraya dokunamayan kişinin paraya dokunması, para sayması sağlanır. Tepki önleme tekniğinde ise, eve gelir gelmez kirlenme düşüncesiyle tüm giysilerini değiştiren ve hemen duş alan kişinin bu davranışı engellenir ya da ertelemesi sağlanır. Bu yöntemler hastanın geçici olarak sıkıntısını artırır, ancak tedavinin devamında sıkıntı azalır ve ortadan kaybolur. İlaç tedavisinde olduğu gibi, psikoterapinin de uzun süre devam etmesi hem hastalığın daha çabuk düzelmesi için, hem de yinelemelerin engellenmesi için gereklidir.

 

Dr İbrahim Ateş

Psikiyatri Uzmanı

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER İÇERİKLER


YORUMLAR