Anneler ve Oğulları ve Baba

06.04.2016 23:21:50
992
OKUNMA
İbrahim Ateş
Antalya / Muratpaşa
Akdeniz Üniversitesi

“Anne ile Oğlu Arasındaki İlişki” farklı niteliktedir ve irdelenmesine her zaman gereksinim vardır.  Bedeninden bir parça olarak dünyaya getirdiği bu eşsiz varlık ile anne arasında derin ve doğal güçlü bir bağ oluşur. Oğlu, annesinin dünyadaki en yeni uzantısıdır. Annesinin bir parçasıdır.

 

Birbirine düşkün oldukları bilinen “Baba ile Kızı Arasındaki İlişki” ise doğası, niteliği bakımından farklıdır. Belki, baba kızını 9 ay karnında taşımadığı için; belki, kızı babasının rahminden kopup gelmediği için. Belki de, erkek evlat anneye, annenin aile içinde sahip olmadığı ‘gizli’ bir prestiji kazandırırken, babanın böyle bir prestij kazanımına ihtiyacı olmamasındandır.
         

 

Hangi nedenlerle ortaya çıkarsa çıksın, anne-oğul ilişkisi, yüzyıllardır var olduğunu bildiğimiz “Gelin-Kayınvalide Çatışması”nın ‘Gizli Tetikçisi’dir.  Annenin oğluna yakınlığının karşısındaki en önemli tehdit, bir başka kadındır. Bu ‘başka kadın’ bir zamanlar annenin sahip olduğu güzelliğe, gençliğe, yaşam enerjisine; kısacası “güce” sahiptir. Anne, bu tehdidi fazlasıyla farkındadır. Elbette, tüm yaşananlar bilinçdışı süregelmekte, düşünce olarak kişilerin bilinç alanına çıkmamaktadır. Biricik oğluyla evlenen o kadın hem gelini, hem de en güçlü rakibi haline gelecektir. Ve çatışma –hafif ya da şiddetli-  kaçınılmaz olacaktır.

 

Dikkatimizden kaçmaması gereken bir nokta daha vardır: Erkek çocuk doğurmak, bazı kültürlerde evliliğin kurtarıcısı olabilir. Anne oğulun koruyucusu, oğul annenin kurtarıcısı rolünü üstlenebilmektedir. 

 

İlginçtir ki, gelin-kayınvalide çatışmasının bir benzeri damat-kayınpeder arasında bu sıklık ya da şiddette görülmez. Bu durum sürpriz değildir.

 

Ödipus'un başına gelenleri biliyoruz. Gerçeği bilmeden babasını öldüren ve farkında olmadan annesiyle evlenen Ödipus. Köklü nokta bu olsa da, böylesine karmaşık bir konuya ayrıntılı girmek yazıyı temel amacından uzaklaştırmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Ama, bir gönderme yapmadan geçmek de olmaz.

 

Şu durumun altını çizmeden yazıyı sonlandırmak ise babalara haksızlık olur; “Baba-Oğul İlişkisi”   "Pasifik Okyanusu" gibi uçsuz bucaksız, sürprizlerle dolu, devasa boyuttadır ve dünya üzerinde,  geçmişte uygarlığın oluşumunda, gelecekte ise dünyanın yazgısının yeniden yazılması konusunda en belirleyici etkendir. Bu, ne anneyi değersizleştiren, ne de babayı yücelten bir durumdur; ailenin dinamiklerinin doğasında var olan bir unsurdur. Zaten, annenin ön koşul olduğu da su götürmez bir gerçek olarak gözlerimizin önünde durmaktadır. 
 

 

Dr. İbrahim Ateş

Psikiyatri Uzmanı 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER İÇERİKLER


YORUMLAR